top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıZeynel Sayar

YOKSULLUK NAFAKASININ SÜREKLİLİĞİ ÜZERİNE



Toplumun büyük bir çoğunluğu kendi ihtiyaçları doğrultusunda belirledikleri önceliklerinin toplum tarafından da öncelik olarak benimsenmesini bekliyor. Bedelli askerlik, af, yeni atamaların yapılması gibi birçok konuda kamuoyu oluşturarak ilgililere seslerini duyurmak ve beklentilerinin karşılanması için yoğun çaba göstermekteler.

Yaşadıkları sorunlara çözüm bulunmasını isteyenler arasında hiç şüphesiz süresiz bir şekilde nafaka ödeme yükümlülüğü altında bulunan kişiler bulunmakta. İçinde bulundukları durumu anlatmak ve toplumsal destek görmek için basın yayın organlarına çıkmak, imza kampanyaları düzenlemek[1] gibi birçok yönteme başvuruyorlar.

Bir süre önce adliyede meslektaşımla sohbet ederken yanımıza kamuflajlı, orta yaşın üzerinde, rütbeli bir asker geldi. Belli bir süre sohbet ettikten sonra süresiz nafaka uygulamasının kaldırılması hakkında herhangi bir gelişme olup olmadığını sordu. Biz de bu konuda toplumsal beklentinin var olduğunu, ayrıca Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan’ın da bu konuda açıklamalarda bulunduğunu, bunun da dikkate değer olduğunu belirttik.[2] Kısa süreli sohbetimizin akabinde görece umutlu olarak yanımızdan ayrıldı.


Nafakaya İlişkin Yasal Hükümler

Yazımızın konusu olup değişiklik yapılması istenen, eşlerin boşanma sebebiyle birbirlerine ödemekle yükümlü oldukları nafakadır. Hâkim, boşanma davası süresince eşlerin geçiminin sağlanması için tedbir nafakasına hükmedebilir.(TMK m.169) Boşanma davasının kesinleşmesinden sonra ise gerekli şartların varlığı halinde geçici nitelikte olan nafaka sürekli olarak ödenmeye başlanır.

17/02/1926 Tarih ve 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi m.144’ün ilk halinde boşanma sebebiyle taraflardan birinin büyük bir yoksulluğa düşmesi durumunda bir yılla sınırlı olmak kaydıyla nafakaya hükmedilebileceği düzenlenmekteydi. Nafakaya hükmedilmesi için nafaka yükümlüsünün boşanmaya sebebiyet verip vermediğine bakılmazken nafaka alacaklısının kabahatsiz olması aranmaktaydı. 04.05.1988 tarih ve 3444 Sayılı Kanunla 144. Maddede yapılan değişikle boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek eşin kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten süresiz olarak nafaka isteyebileceği hüküm altına alınmıştır. Ancak erkeğin kadından yoksulluk nafakası isteyebilmesi için kadının refah halinde bulunması şartı getirilmiştir.

22.11.2001 Tarih ve 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi önceki yasanın 144. maddesindeki erkeğin kadından yoksulluk nafakası isteyebilmesi için kadının refah halinde bulunması şartını kaldırmakla birlikte boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek tarafın kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer taraftan süresiz olarak nafaka isteyebileceğine ilişkin hükmü birkaç lafzi değişiklik dışında muhafaza etmiştir. Mahkemece hükmolunan nafaka taraflardan birinin ölümü veya nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi durumunda kendiliğinden; alacaklının evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.

Süresiz nafaka ödenmesine ilişkin düzenleme Kestel Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)’nde görülen bir davada anayasanın 2., 10. ve 41. maddelerine aykırı görülerek Anayasa Mahkemesi’nden iptal isteminde bulunulmuştur. Anayasa Mahkemesi bir üyenin karşı oy kullandığı kararda“… Kanun koyucunun 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 175. Maddesinde 'süresiz olarak' ibaresine yer vermesinin amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek olan eşin diğer eş tarafından, şartları bulunduğu sürece ekonomik yönden desteklenmesi ve asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, ahlâki değerler ve sosyal dayanışma düşüncesi yer almaktadır…İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi düzenlenmiş olup bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur.[3]gerekçesiyle ilgili hükmün Anayasa’ya aykırı olmadığına hükmetmiştir.


Süresiz Nafakanın Meydana Getirdiği Sorunlar-Bu Sorunlara Çözüm Önerileri

Evlilik, tarafların ortak iradelerinin ürünü olan bir akittir. Bunun sonucu olarak taraflardan birinin veya her ikisinin evliliğin devamı yönündeki iradesinin ortadan kalkmasıyla yasal şartlar dâhilinde evlilik ilişkisi ortadan kalkar. Evliliğin bitirilmesi yönündeki irade taraflar arasında kimi zaman yıl hatta ay dolmadan da ortaya çıkmaktadır.

Boşanma kararı kesinleştikten sonra eşlerden birinin boşanma sebebiyle yoksulluğa düşmesi durumunda yoksulluk nafakasına hükmedilebilir. Nafaka yükümlüsü yoksulluk nafakasını kural olarak taraflardan biri ölünceye kadar ödemekle yükümlüdür. Bu durum ciddi sorunlar doğurmaktadır. Eşiyle arasındaki bağ bir yıl bile sürmemiş olan eş; evliliğin ortadan kalkmasında herhangi bir kusuru olmasa veya eşit kusurlu olsa da eski eşine her ay nafaka ödemekle yükümlü olmaktadır. Bunun bilincinde olan eş boşanma süresince gelirini daha az göstermek için sigortasız bir işte çalışmak gibi yasal olmayan yollara başvurmaktadır.

Boşanma, davanın tarafları üzerinde yıpratıcı etkilerinin çok olduğu bir süreçtir. Bu sürece davanın tarafları haricinde varsa çocuklar ve tarafların aileleri de dâhil olmaktadır. Boşanma gerçekleştiğinde artık taraflar birbirinin hasmı olacak düzeyde duygusal kopuşlar yaşamaktadır. Nafaka süresiz bir şekilde hükmedildiğinden nafaka yükümlüsü nafaka miktarının azaltılması için alacaklının ekonomik durumu, yaşam tarzı, evlenip evlenmediği gibi konularda bilgi sahibi olmaya çalışmakta, eski eşinin özel hayatına müdahalelerde bulunmaktadır. Nafaka alacaklısı da hükmedilen nafakanın azaltılması veya kaldırılması tehdidiyle karşı karşıya kalmamak için sigortasız çalışma, yasal bir evlilik yapmadan evliymiş gibi yaşama yollarına başvurmakta, hatta kimi zaman sahip olduğu hakkı karşı tarafı zor duruma düşürecek tarzda kullanıp öç almaya çalışmaktadır.

Nafaka alacaklısı eş, zaten nafaka alacağı olduğunun bilinciyle çalışma hayatına katılmak konusunda isteksiz davranabilmektedir. Yoksulluğu gidermek konusunda alacaklının kendi çabası ve devletin, kişilerin evli veya bekâr olduğuna bakılmaksızın sosyal devlet olmaktan kaynaklanan yükümlülükleri göz ardı edilerek tek sorumluluk nafaka yükümlüsüne yüklenmektedir.

Nafaka alacaklısı yeniden evlendiğinde nafaka alacağı sona ererken nafaka borçlusunun yapacağı evlilik nafaka ödeme yükümlülüğü üzerinde etkisi bulunmamaktadır. Nafaka yükümlüsünün gelir düzeyi yüksek olmadığı, üstelik evlendiği kişinin de çalışmaması veya gelirinin az olması gibi durumlarda nafaka ödemeye devam etmesi yeni kurulan aileyi birçok sorunla karşı karşıya bırakacaktır. Bu durum kanun koyucunun, eşin önceki evlilikten kaynaklı yükümlülüklerine öncelik tanıması gibi ilginç sonuçlara ulaşmamıza neden olmaktadır. Nafaka yükümlüsünün borcunu ödemediği zaman İcra İflas Kanunu’nun 344/1 maddesi uyarınca üç aya kadar tazyik(zorlama) hapsine tabi tutulacağı dikkate alındığında yeniden evlenen borçlunun karşı karşıya kalacağı tazyik hapsinin yeni kurulan aile birliğine zarar vereceği aşikârdır.

Kanaatimce, nafakaya ilişkin yasa hükümlerinde değişiklik yapılarak süresiz nafaka uygulamasına son verilmelidir. Kanun koyucu, eşin boşanma sebebiyle yoksulluğa düşeceği anlaşıldığı durumlarda tedbir nafakasına hükmedilen süreyle birlikte alt limit olarak nafaka için 1-3 yıl gibi makul bir süre belirlemelidir. Boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle bu süre tedbir nafakası olarak tamamlanıyorsa boşanma kararının kesinleşmesi akabinde 1(bir) yıllık ek bir süre için yoksulluk nafakası öngörülebilir.

Yoksulluk nafakasının süresinin üst sınırının belirlenmesinde tarafların ekonomik durumları haricinde evli kaldıkları süre, yaş ve kusur belirleyici unsur olmalıdır. Bir iki yıl evli kalanlar ile yirmi otuz yıl evli kalanlara yoksulluk nafakası için farklı süreler öngörülmesi hakkaniyet gereğidir. Benzer şekilde orta yaşın üzerinde bir ev hanımının genç yaşta olan birine oranla yoksulluğunu ortadan kaldıracak düzeyde çalışma yaşamına katılması daha zor olduğu için bu kişiler için hükmedilecek yoksulluk nafakası için farklı süreler öngörülmelidir. Bütün kusurun nafaka yükümlüsüne ait olması durumunda bu husus da nafaka süresinin tayininde diğer unsurlara oranla daha az olmak üzere dikkate alınmalıdır. Zira kusur tazminata hükmedilip hükmedilmemesinde, tazminatın miktarında da dikkate alınmaktadır. Nafaka yükümlüsü, yeniden evlenmesi durumunda alt sınır olan 1-3 yıllık nafaka yükümlülüğü devam etmek kaydıyla nafaka süresinin gözden geçirilmesini hâkimden isteyebilmelidir. Yine nafaka yükümlüsünün borcunu ödememesi durumunda yeniden evlenmesi şartına bağlı olarak tazyik hapsi uygulaması sonlandırılmalıdır. Yaş, evli kalınan süre, kusur gibi bütün unsurlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde nafaka için en fazla süre 5-8 yıl gibi bir süre öngörülmelidir.

Yazıya son verirken konunun adalet duygusunu tatmin eder bir yasal düzenlemeyle çözülmesini umarak Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda zikredilen kararında karşı oy kullanan üye Hicabi Dursun’un karşı oy gerekçesinden alıntıyla bitirelim:“ Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan 'sosyal hukuk devleti' vatandaşlarına asgari geçim düzeyi sağlamayı kendisine görev bilen ve bu yüzden devletin sosyal ve ekonomik yaşama aktif müdahalesini meşru ve gerekli gören bir anlayışı ifade eder. Vatandaşların sosyal durumlarıyla ilgilenen sosyal hukuk devleti, insan onurunun korunmasını amaçlar ve bunun için sosyal adaleti ve refahı sağlamaya çalışır... Kültürümüzden kaynaklanan yardımsever eğilimlerinin, aile dayanışmasının, hayır kurumları ve vakıflar gibi geleneksel kurumların yoksullukla mücadele bağlamındaki faaliyetleri sık sık övgüyle anılmaktadır. Ancak, aynı zamanda toplumsal bir olgu olan ve Devletin aktif olarak mücadele etmesi gereken yoksulluğun sorumluluğunun, boşanan taraflardan birisinin üzerine ömür boyu yüklenmesi, kanımca, sosyal devlet ilkesine, hakkaniyete ve mantığa da uygun bir çözüm değildir.”

[1]https://www.change.org/p/s%C3%BCresiz-nafaka-zulm%C3%BCne-son-verin-30-yildir-uygulamada-olan-bu-%C3%A7a%C4%9Fdi%C5%9Fi-yasayi-l%C3%BCtfen-g%C3%BCncelleyin-s%C3%BCresiz-yoksulluk-nafakasi-zulm%C3%BCne-son-verin [2] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan süresiz nafakanın bir süreyle sınırlandırılması için Adalet Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın ortak olarak gündeminde olduğunu açıklamıştır. ( http://www.hurriyet.com.tr/omer-ugur-genccan-nafaka-konusuna-bir-cozum-ge-40812849 ) Benzer şekilde Adalet Bakanı da nafaka konusunda çalışmalar yapıldığını bildirmiştir. (https://www.yenisafak.com/gundem/nafakayla-ilgili-tarihi-adim-3267621) [3] Anayasa Mahkemesi’nin 17.05.2012 tarih ve 2011/136 E. 2012/72 K. Sayılı kararı http://www.kararlaryeni.anayasa.gov.tr/Karar/Content/64f47314-a60b-448e-8ea0-1c645f3a4b73?excludeGerekce=False&wordsOnly=False E.T. :20.07.2018

8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


Yazı: Blog2_Post
bottom of page